Kahvaltının ardından otelimizden ayrılıyor ve Havana’nın ruhunu hissedeceğimiz Benzersiz Havana Turu’na başlıyoruz. Bu özel gün, Küba’nın en ikonik sembollerinden biriyle, rengârenk Klasik Amerikan arabaları ile başlıyor. 1958 devrimi öncesi Amerika’dan ithal edilen ve devrim sonrası ambargo nedeniyle artık ülkeye giremeyen bu efsanevi araçlar, bugün hâlâ Havana sokaklarında dans ediyor. Biz de bu nostaljik arabalarla Havana’nın sokaklarında, kolonyal binalar, devrim duvarları ve deniz esintileri arasında 2 saatlik unutulmaz bir yolculuğa çıkıyoruz. Ardından, “Küba’nın Picasso’su” olarak anılan José Fuster’in, sanatla bir mahalleyi dönüştürdüğü rengârenk açık hava galerisiyle tanışıyoruz. Seramik mozaikler, dev duvar resimleri ve yaratıcı detaylarla dolu bu mahalle, Havana'nın en büyüleyici sürprizlerinden biri. Sonrasında şehri kuşbakışı seyretmek ve Che Guevara’nın yaşadığı evi görmek üzere yüksek bir noktaya çıkıyoruz. Havana'nın o kendine özgü manzarası, bu noktada adeta bir tablo gibi önümüze seriliyor. Öğle yemeğimizi, keyifli atmosferi ve lezzetli Küba mutfağıyla öne çıkan La Divina Pastora’da alıyoruz. Yemek sonrası rotamız, Havana’nın en zarif ve tarihi caddelerinden biri olan Paseo del Prado. Bu caddenin sonunda bizi, bir dönem Batista rejiminin sarayı, bugün ise Devrim Müzesi olarak kullanılan görkemli yapı bekliyor. Müze içinde, Küba Bağımsızlık Savaşı ve Küba Devrimi’ne ait efsanevi silahlar, tanklar, kişisel eşyalar ve dönemin hikayesini anlatan etkileyici bölümleri keşfediyoruz. Ardından San Jose El Sanatları Pazarı’nda serbest zaman. Kübalı sanatçıların el emeği tabloları, ahşap işçiliği, seramik ve hediyeliklerini keşfetmek, alışveriş yapmak ya da sadece Havana’nın bohem havasını solumak için harika bir fırsat. Akşam, Küba’ya damgasını vurmuş efsanevi Buena Vista Social Club Show eşliğinde, geleneksel bir Küba gecesine yakışır bir akşam yemeği için El Guarijito’ya geçiyoruz. Müzik, dans ve Küba ruhuyla dolu bu akşam, hafızalarınıza kazınacak bir finalle sona eriyor. Geceleme otelimizde.